İNSANSANIZ KAYBETMEZSİNİZ 30 Kasım 2023, 22:57
Prof. Dr. Kadir ÖZKÖSE, derneğimizde Mevlana'da İnsan Olma Sanatı' konulu seminer verdi. Prof. Dr. Özköse ‘Ölümü öldüren insan, Mevlana’dır’ dedi
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Bölümü Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kadir ÖZKÖSE derneğimizde 'Mevlana'da İnsan Olma Sanatı' konulu seminer verdi.
MESNEVİ İLE BİNLERCE İNSAN MÜSLÜMAN OLDU
Chicago Üniversitesi’nde görev yapan Prof. Dr.Hamit Alkar, 'Bugün batılının önüne, Avrupa insanının Amerika insanının önüne bir İmam Şafi’nin Er Risale eserini koyun bir de Mevlana’nın Mesnevi’sini koyun. İmam Şafi’nin Risale eserini okuyup da Müslüman olanı görmedim. Ama Mevlana’nın Mesnevi’sini okuyup da Müslüman olan yığınları hatırlıyorum.’ diye anlatır. Peki Mesnevi, Risale’den çok kaliteli kitap mı ki böyle oluyor? diye de sormaktadır. Hayır, Risale, Müslüman olanlara yönelik bir kitaptır. İslam fıkhının inceliklerini anlatır. Ona toz kondurmaya kimsenin gücü yetmez.
ÖLÜMÜ ÖLDÜREN İNSAN MEVLANA'DIR
Mevlana’nın eseri ise insanları ilgilendirmektedir. Bugün, batı dünyasının en büyük korkusu ölümdür. Onlar ölümden korkarlar, ölümü anlamlandıramazlar, ölüm sonrasını düşünemezler, Mevlâna ise ölümü öldüren adamdır, ölümü şerbete dönüştüren kıymettir. Mesnevi’yi okuduğunuz zaman ölüm yolculuğu ile açılan yeni bir hayat penceresinin VTR’si gösterilmektedir. Batılı için en önemli soru olan insan kimdir sorusudur. Batılı insan yalnız kalmayı sevmez, yalnız kalmaktan korkar. Mevlâna, Mesnevi’sinde yalnızlık psikolojisinin mahiyetini, insan kalmanın kalitesini, insanca yaşamanın parametresini, insanlık kisvesine bürünmesinin gereklerini, insani niteliklerinin neler olduğunu ifade etmeye dile getirmeye özen göstermiştir. Bu nedenle Mevlana’nın hareket noktası insandır.
İNSANSANIZ KAYBETMEZSİNİZ
Mevlâna, ‘Eğer insansanız hiçbir yerde kaybetmezsiniz’ İnsansanız altın gibisinizdir. Çamura düşseniz de yanlış yere gitseniz de kimse sizi bozamaz. Mevlana’nın verdiği eğitim öncelikle kişinin insanı kâmil haline gelmesidir. Diyor ki ‘ay ışığı gül yaprağına da düşse temizdir, çamura da düşse temizdir. Su temiz elleri temizlese de temizdir, kirli ellere yıkasa da temizdir. Eğer su kıvamında iseniz, su gibi azizseniz işte o zaman su gibi değiştirmeye dönüştürmeye talipsinizdir. Topluma, davaya, dine imana, ahirete yatırım yapmanın yolu; insanlık kalitesini elde etmektir. Bu insanlık kalitesi nasıl elde edilir? Biz pergel gibiyiz. Bir ayağımız Kur’an ve sünnette sabit kalır, diğer ayağımız ile de 72 milleti dolaşırız. Dolayısıyla çarşıda pazarda, mektepte, ticarette üniversitede olmanız sorun değildir. Kalbiniz Kur’an ve sünnette de olacak.
İNSANLIK SUYUNU ÇIKARMAK
Şeyh, mürşid, müridine dışardan bir şey enjekte etmez. Onun içindeki hazineyi çıkarmanın derdindedir. Şeyhlik, müridin beden toprağına kazma vurup beden içindeki insanlık suyunu çıkarmaktır. Her bir insanda ayrı bir kalite vardır. Kötü insan yoktur. İşlenmemiş insan vardır. Unutulacak, atılacak, lanet okunacak insan yoktur. Kazanılmamış insan, vardır. Peygamber efendimizin Mekke’de tebliğ için yoklamadığı, kapısını çalmadığı, görüşmediği, temas etmediği insan neredeyse yoktur. İslamiyeti anlatmak için Ebu Cehil’in kapısına bile 75 kez gitmiştir. Peygamberimiz böyle yapmış iken bizim yan komşumuzu bile ihmal etme şansımız yoktur.
İNSANI İNSAN YAPAN KILIFI DEĞİLDİR
Mevlâna, Nice ademler gördüm üzerinde urbası yok: nice urbalılar gördüm içinde adem yok. İnsanı insan eden kılıfı değildir, ten dünyası, etiketi, sözü, varlığı parası değildir. Bugün batı dünyasında insan insanın kurdudur. Mevlâna buna reddiyede bulunur ve insan insanın yurdudur der. Sahip olduğun kadar konuş düşüncesi vardır. Mevlâna buna ‘Olduğun gibi görün ‘diyerek karşı çıkar.
Bugün Osmanlı’da Mevlâna ve Mesnevi’yi çıkarın, divan edebiyatı kalmaz. Mevlana’yı ve takipçisi Mevlevileri çıkarın Osmanlı musikisi diye bir şey kalmaz. Osmanlı konservatuvarı, Mevlevihanelerdir. Osmanlı musiki şahsiyetleri, Mevlevilerdir
MOTOR GÜCÜ, MEVLANA
Mevlâna ve Mesnevi bizim medeniyet yolculuğumuzun motor gücüdür. Mevlâna tanınmadan medeniyet dersini öğrenmemiz mümkün değildir. Bugün insanlık sanatını, yeniden dünyaya tanıtmak istiyorsak Mevlana’nın mesnevisini okuyarak kendimiz geliştirmeliyiz’
HAYATIN TADI; MÜSLÜMAN BİLGELER
‘Batılıların dünyaya sığdıramadığı Shakespeare var. Ama bizim Shakespeare dersler verecek binlerce kıymetlimiz var. Mevlana Celaleddin Rumi, Ahmet Yesevi, Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli, İbn-i Sina, İbn-i Miskeveyh, İbn- Tufeyl, Harizmi, Mola Fenari, İmam-ı Azam, Süfyani Servi gibi değerlerimiz var. Bunlar o kadar kıymetli değerler ki bugün bir batılının sözleriyle söylüyorum; ‘Bizlerin böyle değerleri olsaydı, onların hepsi için birer enstitü kurardık. Hepsi için birer araştırma merkezi kurardık. Çünkü, dünya insanlığı insan olmayı, sanatın ve hayatın tadını, Müslüman bilgelerden aldı.’ demiştir.
PİLAV VE MESNEVİ
‘Bir gün Ahmet Hamdi Tanpınar, Yahya Kemal’e ; ’Üstad sahi biz Viyana kapılarına kadar nasıl gitmiştik.’ diye sorar. Yahya Kemal de ‘Evladım, pilav yiyerek, mesnevi okuyarak gittik. Yahya Kemal, ‘Bu ne demek üstadım’ deyince ‘Evladım Pilav, milli kültürümüz sembolize eder. Mesnevi ise manevi kültürümüzü temsil eder. Biz millet olarak çift kanatlı idik. Hem milli değerlerimiz hem de dini değerlerimizi bir arada tutarak, yürüyen koşan bir millet olduk’ diye cevap verir.
2 BÜYÜK İNSAN
Mevlana’nın Anadolu’ya gelişi dönem en sıkıntılı, en acılı günlerin yaşandığı zamandır. Anadolu yıllarca hırpalanmış, yıpratılmış, ezdirilmiş perişan edilmiş bir haldeyken gelmiştir. Bu dönemde Doğu’dan gelen bir felaket vardır. O da Moğol istilasıdır. Moğol istilası ile de Anadolu da taş üstünde taş bırakılmamıştır. Bu dönemde Celal tecellisi olarak haçlı ve Moğol saldırıları Anadolu’nun varlığını perişan ederken Celal’inde Cemal yaratan, sıkıntılar içinde rahmet meydana getiren Mevla’mız, o günkü topluma 2 büyük insanı bahşetmiştir. Bunlardan biri Mevlana Celaleddin Rumi, diğeri de batıdan (Endülüs’ten) Anadolu’ya gelen büyük İslam mütefekkiri Muhyiddin Arabi olmuştur’
BİRİ DOĞUDAN DİĞER BATIDAN
‘Biri doğudan diğeri batıdan gelen bu iki isim, Anadolu da yıkılan toplumu yeniden ayağa kaldıran, hamurunu yoğuran önderler oldu. Muhyiddin Arabi, Endülüs’ün kültürünü, medeniyetini getirmiştir. Mevlâna ise Belh’den, Maveraünnehir’den Horasan’dan Orta Asya’dan gelen isimdir. Mevlana ise ‘Aşk Medeniyeti’mizin mimari olmuştur. Muhyiddin Arabi ise marifet, irfan medeniyetimizin mimarı olmuştur. İrfan ile aşkın bir araya geldiği, harmanlandığı, kümelendiği ve oradan yeniden bir neslin meydana geldiği medeniyetin çocuklarıyız biz.’
MEVLANA KİM?
‘Peki Mevlâna kimdir? Mevlâna 13. Yüzyılın başlarında dünyaya gelmiş. Belh’de tanınmış, bilinmiş bir hukuk adamıdır. Bir fıkıh alimidir. Bir Hanefi mezhebi üstadı ve bilgesidir. Mevlâna, Bilge bir ailenin çocuğudur. Mevlana’yı yetiştiren en önemli isim babasıdır. Mevlâna, 30 yaşına kadar babasının dininin dibinde, babasının rahle-i tedrisinde, babasının medresesinde, babasının kitapları ile babasının düşünce dünyası ile yoğrulmuş, ‘ke mislihi’ (tıpkı babası) gibi dedirtecek şekilde babasına benzemektedir. Babasından kelam, fıkıh, hadis ve tefsir ilimlerinden icazet almış ve babasının medresesindeki hocaların müdavimi olan bir insandır.’
BABASI RÜYA İLE YOLA ÇIKAR
‘Babası Belh’den ayrılmak durumunda kalır. Belki bir rüya, belki bir haberdir, belki bir yaşadığı olaylardır. Nedenler ne olursa olsun babası Belh’den çıkar. Ancak gidecekleri yer belli belirsizdir. Konya’ya gelinceye kadar yıllarca dolanırlar. Nişabur, Şam Bağdat, Hicaz, Mekke ve Medine, Halep, Kahramanmaraş, Kayseri, Malatya, Erzincan, Karaman ve Alaeddin Keykubat’ın daveti üzerine de Konya’ya gelir. Gittikleri bütün bu yerlerde alimlerle beraber olurlar. Hükümdarların davetlerine katılırlar, sultanların iltifatını kazanırlar. Geniş çevrelerin ilgisine mazhar olurlar. Mevlâna bu yıllarda henüz çocuktur. Yola çıktıklarında 15-17 yaşlarındadır.
FERİÜDDİN ATTAR İLE KARŞILAŞMASI
‘Anadolu’ya gelirlerken Nişabur’da dönemim meşhur bilgesi düşünür, alimi, sufisi Feriüddin Attar, bu kafileleri ağırlar. Burada ilginç bir değerlendirme yapar ve der ki; ‘Küçücük bir ırmağın arkasına kocaman bir deryayı takmışlar’. Böylece babasının büyüklüğünü herkes biliyordu ama kimsenin Mevlana’dan haber yoktu. Feriüddin Attar Mevlana’yı geleceğin mimarı olarak değerlendirmiştir. Mevlana’da sonraki zamanlarda öyle söyler; ‘Ben iki memeden süt emmiş bir çocuğumdur. Bu memelerden biri Feriüddin Attar’ın çeşmesi, diğeri de Hakim Senai’nin çeşmesidir.’ demiştir.
750 KUR’AN AYETİNE REFERANS
‘Mevlana, babasından Kur’an adamı olmayı öğrenmiştir. Mevlana’nın Mesnevi üzerine yaptığı doktora tezi olan İran’daki Harran Prof Dr. olan Bediuzzaman Füruzanfer, Mesnevi’de 750’ye yakın başlığın olduğunu tespit ettiğini ve her başlığın başındaki beytin 750 Kur’an ayetine referans olduğunu belirlemiştir. Ayrıca her hikâyede bir Kur’an ayetini açıkladığını dile getirir. Molla Abdurrahman Camii ise Mesnevi’nin Kur’an-ı Kerim’in hikayelerle tefsiri olduğunu söylemiştir.
784 HADİS’İ ŞERİF’E ATIF YAPMIŞTIR
Ankara Üniversitesi’ndeki bir kardeşimizde ‘Mesnevi’de Hadislere Referanslar’ isminde bir doktora tezi çalışması yapmıştır. Bu çalışma Mevlana’nın Mesnevi’nde doğrudan veya dolaylı şekilde veya alıntı yoluyla kullandığı hadis sayısının 784 olduğunu belirlemiştir. Dolayısyla Mevlana, Kur’an kültürü ile Hadis dokusu ile yetişmiş olan bir islam alimidir. Babası Bahaüddin Veled, Alâeddin Keykubat’ın fetva emiri idi. Babası Konya’daki Altunaba Medresenin müderrisi idi. Yani bugünkü anlamda medresenin rektörü konumunda idi. O zamanın en güçlü hatibi idi Konya’da sultanların sohbetlerine devam ettiği vaiz idi. Ombudsman idi, kendisine danışılan kişi idi. Babası vefat edine Alaeddin Keykubat, babasının bütün görevlerini talebesi, müridi, oğlu evladı Mevlana’ya verdi.
HOCASI SEYYİD BURHANETTİN
Mevlâna genç yaşında imam oldu, müftü oldu, fetva emiri oldu. Bir hukuk adamı idi. Mevlâna bilge kişiliği ile tanınan ve sevilen bir kişi idi. Babasının vefatından bir yıl sonra kendisinin lalası, Belh’de ilk öğretmenliğini yapan Seyyid Burhanettin, bir rüya görür. Ancak Mevlana’nin babasının vefat ettiğini henüz duymamıştır. Rüyasında, Mevlana’nın babası ‘Ben dünyamı değiştirdim. Oğlumu yalnız bırakma Evladım, oğlum ile ilgilen. Acele Konya’ya var.’ demiştir. Seyyid Burhanettin Konya’ya gelir. Ve Mevlana’yı camide adliyede medresede takip eder. Derslerini dinler, sohbetlerine katılır ve Bir ay sonra ‘Evladım, alimsin, yeteneğin çok güzel, hitabetin çok güzel, kitlelere katkın çok özel tebrik ediyorum. Ancak sende biraz nefis kokuyor, maneviyatın azdır. Maneviyatı az olan bir alimin durumu biraz abestir. Maneviyatında noksanlık olanın ders vermesi, kurur emektir. Maneviyatında gedik açılmış olan birinin fırtınası eksik olmaz. Yetişmen lazım. Eksiğini tamamlaman lazımdır. Babanın makamına layık olman için bu yönünü de tamamlaman gereklidir. Bu nedenle sana tebliğ edilen görevleri senden alıyorum. Senin maneviyat eğitim burada olmayacak. Yarın derhal Halep’e gideceksin Halep’te üç medresenin hocaları ile görüşüp onlardan ders alacaksın. Yaklaşık 14 müderrisin yanına varacaksın. Onlara mektuplarımı götüreceksin.’ Diyor.
9 YIL DAHA EĞİTİM
‘Mevlana ise ‘Pekala Hocam’ diyerek yerinden kalkar ve yarın sabah yola çıkar. Halep medreselerinde 3 yıl kalır. İsmi geçen şeyhlerden icazetini alır. Oradaki hocalara da ‘Buradaki derslerin de bitti. Şimdi Şam’a gideceksin. Burada Halep’teki hocalarının gönderdiği metreselere gider. Onların yanında tam 6 yıl kalır. Haliyle Mevlâna 9 yıllık daha eğitim alı. Daha sonra Konya’ya döner. Hocası Seyyid Burhaneddin de bu süre içinde Konya’da kalır. Seyyid Burhaneddin, Mevlana’yı 3 ay daha takip eder. Sonra eski görevlerine tekrar döner. Ancak Mevla’nın tadı bu sefer bir başkadır. 3 ay sonra hocası Seyyid Burhanettin, Mevlana’yı çağırır ve ‘Oğlum, bana müsaade ben gidiyorum. ’der. Hocasını çok seven Mevlâna ise ‘Olmaz ‘der. O’na ‘Oğlum, bir yerde 2 aslan barınmaz. Artık beni geçmişsin. Beni gölgede bıraktın. Konya sana emanet. Ben Kayseri’ye dönüyorum. ’diye cevap verir. Atına biner ancak at kış günü olduğu için kayınca hocası Seyyid Burhanettin de düşüp yaralanır. Yaklaşık 5 ay daha kalır. İyileşince tekrar ayrılmak ister. Ve ’Oğlum o kadar makbul bir kul olmuşsun ki duan hemen yukarıya yetişiyor. Artık ben burada kalamam. Benim başıma yine hal getirttirme, ’diye cevap verir ve Kayseri’ye gitmek üzere yola çıkar. Seyyid Burhanettin hazretleri Mevlana’ya Kübrevilik tarikatından da icazet verir.
VE ŞEMSİ TEBRİZİ HAYATINA GİRER
İşler yolunda giderken Mevlana’nın hayatına bu kez de Şemşi Tebrizi hazretleri girer. Şemşi Tebrizi hazretleri ise bir tüccardır. Bir gün Mevlana’yı talebeleri tarafından örnek olması için atın üzerinde medresesine götürülürken Şemsi Tebrizi Mevlana’nın yolu keser ve ‘Mevlâna sen misin ‘diye sorar. Mevlâna Celaleddin Rumi benim buyurun Kimsiniz, Ne istemiştiniz’ diye karşılık verir. Şemsi Tebrizi, ’Peygamberimiz mi büyüktür, Beyazıt’ı Bestami mi büyüktür? Diye sorar. Elbette Peygamberimiz büyüktür.’ diye cevap verir. Öyle ise Peygamberimizin ben günde 100 kez tövbe ediyorum derken Beyazıt’ı Bestami ‘Ey insanlar aradığınız Allah buradadır. Gelin size vereyim sözünü nasıl açıklayacaksınız’ deyince Mevlâna, ’Peygamberimiz günde 100 manevi makam geçerdi. Her bir önceki makam için tövbe ederdi. Beyazıt’ı Bestami ise bir makam gördü ve bunu söyledi. Elbette Peygamberimiz büyüktür.’ diye cevap verir.
MEVLANA’NIN KİMYASINI BOZAN İNSAN
‘Bunun üzerine Mevlana’ya ‘Benimle olmaya ne dersin’ diye sorar. O da 'tamam' der. Şems, Mevlana’nın kimyasını bozan adamdır. Mevlana’yı kendine bende eden insandır. Şems, Mevlana’yı ailesinden, çocuklarından çevresinden, talebelerinden büroksasinden ayıran kişidir. İlerleyen dönemde haklarında dedikodu, iftiralar ayyuka çıkar. Bunun üzerine Şems, Konya’dan ayrılır. Mevlâna bu duruma çok üzülür ve oğlunu hocasını araması için Şam, Bağdat gibi büyük merkezlere gönderir. Ancak bulamayıp geri döner. Mevlâna oğlunu yeniden gönderir. Bu kez Şam’da bulup Konya’ya gelmeye ikna olur. Mevlâna, hocası Konya’dan ayrılmasın diye çok özel yetiştirdiği Kimya ile Şemsi evlendirir. Şems, Konya’da 2 yıl kalır. Bu süre içinde Mevlâna, hocası ile adeta bir donanım yaşamaktadır. Ancak dedikodular yine ayyuka çıkar. Hatta Şems-i tebrizi’nin canına kastedenler arasında Mevlana’nın oğlu Alaedddin de vardır. Mevlâna ise hocasının adına şanına yakışır şekilde tam 26 bin beyitlik Divan-ı Şems’i yazar.
RUH İKİZİNİ BULDU
Mevlâna ile Şems, adeta iki ayrı bedende ikiz ruh gibiydi. Mevlâna, ruhunun ikizini bulmuştu. Şems, ‘Hayatta her şey çift yönlüdür. Hayatın bir yönünde varlık vardır, diğer yönünde yokluk. Bir yüzünde şükür vardır diğer yönünde sabır vardır. Bir yüzünde zenginlik vardır. Diğer yönünde fakirlik vardır. Bir yüzünde ilim vardır, diğer yönünde cehalet vardır. Bu şehrin de arka sokakları vardır, bu şehrin meyhaneleri, kahvehaneleri, sokakları, pazarları var. Bu şehir de eğitim görmemiş onlarca insanı var. Sen gelmeyene gitmelisin. Gelmeyeni bulmalısın. Sen cahilleri eğitmelisin’ diyerek Mevlana’yı farklı isimlerle tanıştıran insandır. Mevlâna bu kesimlere yönelmiştir. Etrafındaki bu kişiler nedeniyle Kadı’ya bile şikâyet edilmiştir. Mevlâna ise ‘Sen uyuyacaksın ben uyuyacağım bu kişilere kim kurtaracak, kim yardım edecek bu gariplere, kim yetiştirecek bu cahilleri. Bizim görevimiz onları uyandırmaktır.’ diye cevap verir.
DIĞER HABERLER
-
MERHUM PROF. DR. M. ES'AD COŞAN HOCAMIZI ANDIK
26 Eylül 2024, 10:17 -
PROF. DR. M.ES'AD COŞAN, AZEPLER NAMAZGAHINDA ANILDI
17 Ağustos 2024, 08:35 -
İL MİLLİ EĞİTİME ZİYARET
08 Ağustos 2024, 15:31 -
Doğaya tohum topu
06 Haziran 2024, 08:38 -
İl Müftümüzden 'Ramazan sonrası hayat' semineri
01 Mayıs 2024, 22:01 -
Gönüldaşlarımızla bayramlaştık
13 Nisan 2024, 11:35 -
HENİEN iftarında buluştuk
27 Mart 2024, 21:51 -
Camiye giden çocuklar ödüllendirildi
03 Mart 2024, 23:39 -
Kitapseverler tarihi kalede kitap okudu
03 Mart 2024, 22:37 -
Yeni Nesil Aşevi 'Henien Aid'e destek
21 Şubat 2024, 10:36